Güzel kardeşim, gel, sen de oku ve öğren! 

Kıymetli komşu kardeşim,

Hepimizin insan olarak, komşu olarak ve vatandaş olarak bazı haklarımız ve sorumluluklarımız vardır. Yazılı ve sözlü kurallar, etik ve ahlaki davranışlar bulunmaktadır. Yani herkes her canının istediğini yapamaz. Özgürlüğün sınırı, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yere kadardır.

Bu kısımda (seninle ilgili olsun ya da olmasın) bazı konulara değineceğim. Kimseyle bir husumetim yoktur. Şu üç günlük dünya için kimseyle tartışmaya girmek istemem, siz değerli kardeşlerimden de aynı yaklaşımı beklerim. Burada kişilere değil, konulara odaklanacağız. Konuları farklı noktalara/boyutlara taşımayalım, lütfen!

Ortak alanlarda (başkaları ile paylaştığımız ya da etkileşim halinde olduğumuz herhangi bir alan: yol, patika, merdiven, hava/atmosfer vs.) bazı temel kurallara uymamız gerekir. Şimdi böyle "kural" vb. kelimeler kullanınca bazılarınızın hoşuna gitmeyecek, farkındayım. Şöyle düşünelim: "Aynısı bana yapılsaydı hoşuma gider miydi?" ya da "Ben bunu böyle yapıyorum ama acaba (istemeyerek) başkasına zarar vermiş olur muyum? (ya da başkasına engel olur muyum?)". Şimdi kendimize şunu soralım: "Bu soruları kendime hiç soruyor muyum, hangi sıklıkta soruyorum? Hal ve hareketlerime ne kadar özen gösteriyorum, yoksa "bana ne!" deyip bencilce davranmayı mı tercih ediyorum?"

Hepimiz insanız! İnsanlar canlı bir organizmadan oluşurlar ve diğer canlılarda olduğu gibi, su içmek, yemek yemek, nefes almak gibi hayati önem taşıyan eylemleri düzenli olarak yapmak zorundadırlar. Bireylerin, bu temel hakları engelleyecek ya da güçleştirecek davranışlardan kaçınmaları gerekir.

  • Sigara sağlığa zararlıdır! Bunda hepimiz hemfikiriz, değil mi? Kendi sağlığınıza verdiğiniz zarardan kendiniz sorumlusunuz fakat sigara kullanmayanlara verdiğiniz zararı da düşünmeniz gerekir. Konuyu fazla uzatmayacağım. Eğer bu konuyu hala kavrayamıyorsanız öncelikle "pasif içicilik" yazısını okuyun ve şu hususlara dikkat edin lütfen:
  • - Merdivende, kapı ve pencere önlerinde, tuvalet/banyoda (ortak havalandırma boşluğu) ve açık alanda başkalarının yanından geçerken sigara içmeyelim, sigara yakmayalım lütfen.
  • Çocukları hepimiz seviyoruz. Evimizin neşe kaynağı, evladımız, kardeşimiz, sırdaşımız... Hepimiz bir zamanlar çocuktuk, eğriyi doğruyu bilemezdik. Her anne-baba çocuğunun iyiliğini ve iyi olmasını ister. Bu yüzden onları sürekli takip ediyoruz, terbiye ediyoruz, değil mi? Ailesine, vatanına, topluma ve insanlığa faydalı bir birey yetiştirmek hem zor hem de kutsal bir vazife fakat layığıyla yapabilen için çok büyük mükafatı olduğuna inanıyoruz. Şimdi kendimize soralım: "Çocuğumla ne kadar ilgileniyorum? Ona gereken terbiyeyi verebildim mi? Çocuğum çevreye zarar veriyor mu? Bu konuda ne kadar bilinçliyim, ne yapıyorum?" Bu konuyla ilgili de şu hususlara dikkat ederseniz sevinirim:
  • - Yiyecek, içecek vb. ambalajları (ve izmaritleri de söndürelim), çöpümüzü çöpe atalım.
  • - Çocuklarımız bahçede oyun oynarken, çığlıkları, düdük öttürme (evet, oyuncak ördeğin g.tündeki de bir düdük oluyor) vb. yüksek sesleri bloklarda yankılanıyor ve oldukça rahatsız edici seviyelere ulaşabiliyor. Unutmamalıyız ki çevremizde uyuyan bebekler, yaşlılar, hastalar veya gece nöbet tutup gündüz uyuması gereken komşularımız olabilir. Benzer şekilde, ağlayan bebeğimizi balkona, pencereye ya da merdiven boşluğuna çıkarırsak birçok kişinin kafası şişecektir. İç ortamda yatıştırabilirseniz bu daha duyarlı bir davranış olur. Kendi kafanız gece-gündüz her türlü şişecek, ona yapabileceğimiz bir şey yok maalesef. Çocuk sahibi olmak kendi seçiminiz, kendi tercihiniz. Sonuç olarak, değerli anne ve babalar, mümkün olduğunca, tekrar eden gereksiz gürültüye imkan vermeyelim ve müdahale edelim. Bir gün siz de aynı durumda olabilirsiniz. Lütfen bunu biraz düşünelim ve biraz empati lütfen!
  • - Çocuklarımıza, her ne olursa olsun başkalarının eşyalarına sahibinin izni olmadan katiyen dokunmaması gerektiğini öğretelim, lütfen!
  • Elektrik, su, doğalgaz vb. faturalar okunduğunda her bloktaki ilan panosuna toplu olarak bırakılmaktadır. Herkes kendine ait faturayı elbet arayıp bulma hakkına sahiptir. Ancak başkasına ait hiçbir faturayı buruşturmaya kesinlikle hakkınız yoktur! Pazardan, marketten gelmişsinizdir, elleriniz dolu olabilir. Misal, tek elinizle faturayı bulmak zor oluyorsa, dış kapının önünde masa var, elinizdekileri oraya bırakın ya da yükünüzü önce eve bırakın, asansör diye bir şey icat edilmiş! Aklı başında yetişkin insanlarsınız, bu saatten sonra size ne yapacağınızı öğretecek değiliz. En uygun çözümü kendiniz düşünün ve uygulayın, faturalar yine gıcır gıcır tertemiz orada dursun, lütfen!
  • Nasıl emanet olarak aldığımız bir eşyayı aynı şekilde sahibine teslim etmemiz gerekiyorsa, ortak kullanılan eşyaları da işimiz bittiğinde aynı şekilde bırakmamız gerekir. Genel olarak kabul gören mantık budur. Binaya girmeden önce kapıyı açmak için anahtarı deliğe nasıl soktuysak aynı açıda geri çıkarmalıyız ki, bizden sonra gelen kişi de anahtarı kolayca sokabilsin. Biraz empati lütfen!
  • Deprem, yangın vb. afet ve acil durum olması ihtimaline karşı, kaçış güzergahlarının 7/24 devamlı açık olması gerekir. Merdiven boşluklarına, kapı önlerine ve çevresine, elektrik ve doğalgaz panoları, yangın söndürme tüpleri vb. acil müdahale edilmesi gereken yerlere, yer işgal eden ya da devrilmesi halinde engel teşkil edebilecek herhangi bir eşya vb. koymamamız gerekir. Evinize sığmayan ya da evinizde tutmak istemediğiniz eşyalarınıza alternatif çözümler bulmalısınız. Afet vb. durumlarda asansör kullanılamayabilir. Bu yüzden merdivenlere eşya koymayalım lütfen!
  • Bu geçmişte yaşanmış bir mevzu fakat genel olarak bundan çıkaracağımız dersler olabilir, bu yüzden paylaşıyorum. Bir gün akşamüzeri hususi aracımı site içerisinde park etmiştim. Ertesi gün ikindi vakti tekrar aracımın yanına gittiğimde sol aynanın kırılmış vaziyette sallandığını gördüm. Bunu görmeden önceki bir saatlik zaman dilimi içerisinde evdeyken komşulardan birisi kapıya gelmişti. Hanımefendi baya kızgın olduğu için kapıyı açmadım ve kapı arkasından konuşmuştum. Evde odun, soba vb. mi yaktığımı sordu, meğer evinin içi dumanla dolmuş. Neden direkt bana geldi, tamamen bir yanlış anlaşılma. Bizim bahçede sapı kırılmış kazma, kürek, çekiç vb. aletler vardı. Bunların saplarını yenilemek için 2-3 parmak kalınlığında 4-5 parça odun dal parçası getirmiştim. Evde soba vs. yok zaten, doğalgaz olan yerde soba yakmak yasak, bunun bilincindeyiz. Taşınmadan önce abonelik aldık ve doğalgazı açtırdık zaten. Hanımefendiye dedim ki, evde ateş falan yaktığım yok, duman üretecek bir tertibat yok. Getirdiğim birkaç parça dal zaten, kazma küreğe yeni sap yapacağım. Neyse, ikna oldu mu olmadı mı bilmiyorum, kapıyı açmamı da istemişti, açmamıştım. Konu çok uzamadan gitti. Ben daha sonra arabamın yanına vardığımda sol aynanın kırık olduğunu gördüm. O kızgınlıkla gidip bir şey mi yaptı, ne zaman ya da nasıl kırıldı bilmiyorum, arabayı en son park ettiğimde görmüştüm, üstünden neredeyse tam bir gün geçmişti. Herhangi bir delil, şahit, gören vs. olmadığı için, arabamı yaklaşık 10mt mesafeden net bir şekilde gören güvenlik kamerası tek umudumdu. Site yönetimine gittim, görüntüleri izletmediler. Nedeni ise, daha önce de benzer vakalar olmuş, adam gidip ilgili kişinin kapısına dayanmış vs. O da kendince haklı, tamam dedim. Ertesi gün emniyete gidip ifade verdim, kimseden şikayetçi olamadım, "görüntülerden tespit edilmesi halinde şikayetçiyim" dedim. Gittim yedek parçacıdan o zaman için 250₺ idi bir çift ayna alıp kendim değiştirdim (saatlerce uğraştım). Yedek parça için aldığım fişi de götürdüm, dosyaya eklediler. Bir gün beni aradılar, görüntüleri incelemek için geldik ama burada izlemek için ekran yok, yarın tekrar geleceğiz, kendi monitörümüzü getirip öyle bakacağız. Eski yönetimin de biraz kulaklarını çınlatalım, görevli memurlara monitör temini hususunda yardımcı olmamışlar. Kayıt cihazları birkaç farklı yerdeymiş ama yönetim odasındakine bağlı olan ekranı geçici olarak söküp kullanabilirlerdi. İki tane kabloyu söküp takmak çok zor olmasa gerek! Tam da mesai saati.. evde olsaydım kendi monitörümü söker verirdim. Neticede aynanın nasıl kırıldığı tespit edilemedi. En az 16 yıldır (belki daha da eski) hiç değişmeyen ayna neden kırıldı belli değil. Hiç yoktan durduk yere masraf. Şimdi belki diyeceksiniz, bu kadar uzun uzun yazmana ne gerek vardı. Güzel kardeşim, o 250₺ ile o zamanlar belki 1,5 kg kıyma alınabiliyordu. Ha kullanılan eşya eskir, vadesi dolmuştur, zamanı gelmiştir, o ayrı konu. Ayna çalışır vaziyette miydi, evet. Bilerek veya bilmeyerek, kasıtlı veya kazara birisi benim aynamı kırmış, malıma zarar vermiş. Ben kimsenin arkasından beddua etmem ama kesinlikle hakkımı helal etmiyorum. Kim kırdıysa mutlaka kendini biliyordur. Herşeyi bir gören ve bilen var. Hakkımı öteki tarafta illa ki alacağım, ona şüphem yok. Hesabı mahşere bırakmak istemiyorsa, gelsin beni bulsun. O zamanki 250₺'nin değeri, bana ne zaman gelirse değeri ne ise hesaplarız, zararımı bana ödesin, helalleşelim, öteki tarafa bırakmayalım. Şikayetimi de geri alırım, onun garantisini veriyorum, aklınızda şüphe olmasın. Zaten kamera kayıtlarından tespit edilemediği için takipsizlik vs. bir yazı gelmişti. Akşamları vicdanın rahat bir şekilde uyumak istiyorsan, kul hakkı nedeniyle cehennemde yanmak istemiyorsan, gel beni bul ve zararımı öde, güzel kardeşim.